Nasılsa kimsenin umrunda değil

Nasılsa kimsenin umrunda değil
Photo by Caleb Minear / Unsplash

Kafeye girdiğimde gözüme ilk çarpan şey, arkası bana dönük ekranlar oldu. Doksanların sonu, iki binli yılların başında internet kafeler çok rağbet görüyordu. Zamanla herkesin evine bilgisayarların ve internetin girmesi ile birlikte bu manyaklık sona erer zannetmiştim. Ancak insanoğlunun tuhaf huylarını ve teknolojinin hızını hafife almışım.

Evlerimizdeki bilgisayarların yerini daha küçük, kolay taşınabilir bilgisayarlar aldığından beri eski internet kafeleri terk eden jenerasyon bu sefer soluğu kahve dükkanlarında almaya başladı. Her şey sadece şekil değiştiriyor. Karşımda hp diz üstü bilgisayar kullanan bir kadın biraz yana yaslanmış oturuyor. Tüm odağı önündeki ekranda. Masada bir kahve bardağı yok. Şimdi ekranı kapatıyor. İnce çantasına yerleştiriyor. Harika bir dekoltesi var. (İç sesimden bazen utanıyorum). Ucunda haç olan bir kolye takıyor. Buralardan değil gibi. Saçları açık kahverengi ve gür. Dalgalı. Ayağa kalkıyor. Yan masada durduğunu anladığım kahvesinden son bir yudum alıyor ve seri adımlarla havalı bir çıkış yapıyor. Benim dışımda kimsenin umurunda değil bu gidiş. Ben ise sadece yazmam gerektiği için yazıyorum. Sonra onu unutacağım. Ne giydiğini unutacağım.

Geriye kalanlar ekranlarına bakmaya devam ediyor. Karşı sıramda sarışın bir kadın ile bir masa solunda bir genç kız oturuyor. Az önce kalkıp giden kadının yerini ben bu cümleleri yazarken Lenovo Yoga marka bilgisayarıyla kızıl saçlı bir kadın alıyor. Henüz yirmilerinde. Bu sefer umuyorum betimlememe yetecek kadar oturur. İnan okuyucu, şansıma bugün bu kafede gördüğüm herkes kadın. Olsa, erkekleri de yazardım. Bugün değilmiş. Belki zamanda bir kırılma oldu ve tuhaf bir olasılıklar dünyasında son buldum. Kız kızıl saçlarını arkada alelade bir at kuyruğu yaparak odağını önündeki bilgisayara veriyor. Soğuk kahvesini karıştırırken buzların birbirine çarpmasıyla çıkan tıkırtıları o duymuyor. Kulaklarında beyaz kulaklıkları var. Beyaz bir hırka ve mavi kot pantolon giyiyor. Acaba oturduğu o masada bir önceki kadının varlığından geriye kalan bir iz var mı? Benim kelimelerin dışında bir koku ya da bir sıcaklık oturduğu yerde?

Sarışın kadın ile kızılı geniş bir kolon ayırıyor. İkisi kolonun iki tarafına yaslanmış, aynı kolonun onları ve tüm binanın geri kalanını taşıdığından habersizler. Kızıl saçlı kız önünde defterler, bilgisayar ve kalemleriyle çalışmaya koyuluyor. Bir durak sonrası üniversite olduğu için öğrenci olduğunu varsayıyorum. O esnada yaşlıca olan sarışın kadın toparlanıyor. Bilgisayarının fişini çekiyor. Ekranını kapatıyor. Telefonunda bir şeyleri kontrol etmeye başlıyor. Belki de yaşlı benzetmem hoş olmadı. Ben de genç sayılmam artık. Belli ki birkaç saattir burada oturuyor. Önünde biriken bardakları toparlayıp hizaya sokuyor. Onun sol yanında bir kız daha olduğundan söz etmiştim değil mi? Sarışın kadın eşyalarını ve bilgisayarını çantasına koyup siyah montunu giyerken, o kız önündeki siyah ekrana bakmaya devam ediyor. O esnada kadın kalkıyor ve kolon bir süre daha sadece kızıl saçlı kızı ve binayı taşımaya devam ediyor. Diğer kız yani az önce kalkan sarışın kadının diğer yanında bir masa mesafede oturan da aynı delillere dayanarak bir süredir belli ki burada. Önünde bardaklar birikmiş. Çok umurunda değil. Masasında bir dağınıklık göze çarpıyor. Umursamaz bir yüz ifadesine sahip. Her şeye duyarlı gibi görünüp çağlardan beri süre gelen insan oğlunun en temel problemine karşı bir duruşu yok gibi. Neyse ki pek ısınamadığım bu kız şimdi az önce yanındaki sarışın kadın gibi toplanıyor. Ve işte gidiyor.

Ben varım. Kızıl saçlı öğrenci var, kolon var, ve daha ötede, karşımdaki koltuklar sırasının en sonunda oturan ergen kız var. Ergenleri betimleyemezsiniz ama. Yani denersiniz de onlar girdikleri kabın şeklini alırlar. Şimdi yazacağınız şey beş paragraf sonra tarih olur.
Sarışın kadından boşalan yerde şimdi yeşil bir bisiklet kaskı duruyor. Ben kelimelerimi yazarken birisi gelip bırakmış. Ardından sandviçini ve lattesini alıp gelen yeşil kaskın sahibi sarışın kadının yerini alırken, her şeye duyarsız kızın yerini de yeşil kazaklı büyük bir kadın alıyor. Yanlış anlamayın. Kiloma dayanarak, herkese - kendim dahil- şişman ya da büyük ya da kilolu deme hakkına sahibim. Piyasada bizi tanımlayan onlarca kelime var. Onları biz üretmedik. Siz ürettiniz. Eğer şişman kelimesini kullanmam sizi rahatsız ediyorsa güzel uykunuzdan uyanın. Bu hepimizin acımasız dünyası. Yine de kadın kocaman bir bardak karamelli ve kremşantili bir kalori bombasıyla masaya oturmasaydı daha iyiydi.

Bisiklet kasklı kadını sevdim. Önünde bir ekran yok. Sadece gelip geçene bakıp sandviçini yiyor.

Sıkıldım ve kahvem soğudu. Bir dikişte bitiriyorum. Şimdi kalkıp eve dönme vakti. Geride kızıl, yeşil bisiklet kasklı kadın, bayan çok kalorili içecek ve ergen kız kalıyor.