Perdenin arkasında

Perdenin arkasında
Photo by Sam Spencer / Unsplash

Yazmak benim hobim. Sadece yazmayı seviyorum. Hikâyeler yaratmak, hoşuma gidiyor. Bir iki arkadaşım okur da yorum yaparsa, havalara uçuyorum.

İlk kitabım, "Bir Bar Hikâyesi"'ni yazmayı bitirdiğimde, heyecanla dostum Çağrı'ya yollamıştım. "Bu gerçek bir roman gibi olmuş," demişti. O gazla da birkaç arkadaşıma daha yolladım. Bir süre sosyal medya için de bana yardımcı olan Ceyda sağ olsun, onun önerisiyle yayınevlerine yollamaya karar verdim ve bir yayınevi ile anlaşma sağladım.

Şimdi perdenin arkasını söylüyorum. İlk baskı için 500 adet anlaştık. Bu 500 adedin, ilk 200 adedini de benim satın almam gerektiğini söylediler. Bu, onların bir anlamda kendilerini koruma mekanizmasıydı. Gerçek şu ki, kitap henüz satışa çıkmadan önce belirlenen satış rakamı, kitap satışa çıktıktan sonraki rakam olmadı. Kitap hiçbir zaman o kadar yüksek fiyata satılmadı. Ama bunu sorun etmedim. Bu tutar çok büyük ihtimalle baskı maliyeti ve üzerine yayınevi için bir miktar kâr içeriyordu.

Bir Bar Hikayesi, bugün ben bunları yazarken, toplam 143 adet satıldı. Bu 143 adet sizi yanıltmasın. Bunun 40 tanesini sosyal medyadaki kitap sayfalarına, 20 tanesini de bana yolladılar. Toplam satış rakamı 83. Bunun da temiz 20-25 tanesini ben kendi reklamımı yapabilmek için başka instagram hesaplarına satın almışımdır. Yani, gerçek rakam olarak 60 diyebiliriz. Ve satın aldığınız tüm kitapların (ve daha fazlasının) parasını ben zaten ödedim. Bundan yakınmıyorum. Bunu ben kabul ederek bu işe girdim zaten. Anlatmak istediğim, bu gerçekten bir hobi. Başka bir amaç için yapılacak bir şey değil. Sadece kitabımın basılması ve beni tanıyan, sevenlerin okuması benim için yeterliydi.

İkinci kitabım, "-miş" aslında ilk kitaptan daha iyiydi. Sonraki kitap "Mimar" ise "-miş"'ten de daha iyiydi. Ama takdir edersiniz ki, yukarıdaki sebeplerden, bir yayınevi ile anlaşmak istemedim. Bu maddi bir külfet. Bunun yerine, "Print on Demand" yani istek üzerine basılabilen bir model ve elektronik kitap formatlarında yayınlamak tek çaremdi.

Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık ile anlaşıp, Türkiye içinde ücretsiz Print on Demand yapabilirdim ama bu durumda yurt dışında yaşayan arkadaşlarıma kitabı ulaştıramıyordum. Bir de telif haklarını Kitapyurdu'na bırakmak istemedim. Draft2Digital ile çalıştığım için, hem kitaplarımın bir ISBN numarası oluyor, hem Google Kitaplar ve Amazon'da satışta oluyor. (Türkiye Amazon mağazası hariç ne yazık ki).

Zaten, değişen bir şey olmadı.

Google Kitaplar üzerinden toplam satışım: Miş: 4 Adet (birini ben aldım denemek için), Mimar: 2 Adet.

Amazon: Miş 3 Adet, Mimar 3 Adet, Geçmişten bir hikaye (Bir bar hikayesi): 3 Adet.

Apple Kitaplar: Mimar: 1 Adet (Ben aldım denemek için), Geçmişten bir hikaye: 1 Adet. Miş: 4 Adet.

Yani toplam: Miş: 11, Mimar: 8, Geçmişten bir hikaye: 4. Toplam kazanç: 20 Euro civarında. Bunun 4-5 Euro'su hesabıma yattı. Onunla da kahve içmişimdir.

Bu arada, ücretsiz e-kitap olarak vermeyi de inanın isterdim ama Amazon'un kuralları gereği, Amazon ücretsiz e-kitabı bulunan kitapların basılı şeklini satmıyor. Yani, Amazon'da basılı kitap sağlayabilmemin tek yolu, e-kitaba çok ucuz da olsa bir fiyat etiketi koymaktı.

Perdenin arkası böyle. Çok fazla yeni yazar, çok fazla kitap var. Kitap satabilmek için gerçekten ciddi bir reklam bütçesi ayırmanız ya da ünlü olmanız gerekiyor. İnanın, kitapları alıp okuyan 23 kişi, benim için yeterli bir sayı. Çünkü onlar sevdiklerim, merak edenler, bana destek olmaya çalışanlar, fikirlerini benimle paylaşanlar. Bazen kitaptaki bir karakter üzerine kavga ettiklerim de oluyor ve bundan müthiş bir keyif alıyorum. Demek ki, üzerine kavga etmeye değer bir karakter yaratmışım ve demek ki kitabımı sonuna kadar sıkılmadan okumuş, diyorum. Bana yetiyor.

Peki neden hala yazıyorum? Yazmak, benim için bir delilik. Bir terapi. İnsani bir ihtiyaç. Bir özgürlük şekli. Belki, bir ümit. Yazmaya başladığımdan beri, aklımda sürekli bir başka hikâye, bir başka hayat tutuyorum. Zaman iki farklı dünyada işliyor. Yazdığım insanlarla sohbet ediyorum. Gamze, Tarık Bey, ev sahibi Halil, Hande, Kâhin, Gökhan... hepsi dostlarım oldular. Bunu seviyorum. Bunun güzelliğini, rakamlar, başarı kriterleri elimden alamazlar.